Yüce kitabımız Kuran, sevgili peygamberimizin doğup büyüdüğü ve İslam'a daveti başlattığı Mekke şehrini "güvenilir belde" olarak tanımlamaktadır.
Bazı İslam düşmanları, Mekke'de meydana gelen su baskınlarından yola çıkarak Mekke'nin "güvenilirliğini" sorgulamakta ve akılları sıra ilgili ayetlerin "hatalı" olduğunu iddia etmektedirler.
Meseleyi, söz konusu ayetlerin ne anlattığını, neyi kastettiğini bilmeden; tarihi ve jeopolitik bağlamını düşünmeden; böylesi sığ bir bakış açısıyla değerlendirmek, bu değerlendirmeyi yapanları "komik" duruma düşürmekten öte bir anlam ifade etmez.
***
Kuran'da Mekke'nin "güvenilir bir şehir" oluşuna işaret eden birçok ayet vardır: 2/125-126, 3/97, 28/57, 29/67, 95/3 ve 106/4.
2/125. ayet, İbrahim peygamber dönemiyle ilgili olup, ayette Mekke'nin öteden beridir korunaklı bir yer olduğu ifade edilmektedir.
Bilindiği gibi Arabistan Yarımadası, üç kıtanın birbirine en çok yaklaştığı bir bölgede yerleşmiştir. Bu merkezi konumuna rağmen, bilhassa Hicaz, dış müdahalelere karşı son derece mahfuz bir konumdadır. Bunun sebebi, yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi, geniş çöllerle çevrelenmiş, oldukça dağlık bir arazi yapısına sahip oluşudur. Hicaz'ın kuzeyden güneye doğru Nefud, Dehna ve Rubulhali çölleriyle komşuluğu vardır. Yüksek dağlar, Tihame adı verilen kıyı şeridini, bahsettiğimiz büyük çöllerden ayırır -ki bundan dolayı, "ayırmak" fiilinden türetilen "Hicaz" adı verilmiştir-.
İşte, merkezi bir konumda olmasına karşın, böylesi korunaklı bir coğrafi yapıya sahip oluşu, Mekke ve çevresini "güvenilir" kılmaktadır.
Peygamberimiz döneminde, Bizans ve Sasani (İran) imparatorlukları, Eski Dünya'nın iki süper gücü idiler. Suriye ve Irak'ta bu iki büyük gücün etkisinde bulunan iki kukla devlet hüküm sürmekteydi: Gassaniler ve Hireliler. Yemen bölgesi ise, önce Habeşistan'ın, ardından İran'ın kontrolü altına girmişti. Oysa Hicaz, bu güçlü devletlerin etkisinden uzak olmanın yanı sıra, siyasi bir otoriteden, üniter bir devletten de yoksundu.
İşte Allah, "güvenli yaptık" (2/125), "giren güvende olur" (3/97), "güvenli yer" (95/3) derken ve Kureyş'e bunu hatırlatırken (106/4), Hicaz bölgesinin bu jeopolitik önemine işaret etmektedir!
Nitekim, "Seninle beraber hidayete tabi olursak, yerimizden koparılıp çıkarılırız, dediler... Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün kendisine toplandığı güvenli bir Harem'e yerleştirmedik mi? (...) Çevrelerinden insanlar koparılıp çıkarılırken, bizim güvenli bir Harem kıldığımızı görmediler mi? (...)" (28/57 ve 29/67) ayetleri de bu gerçeği ifade etmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, her ne kadar sevgili peygamberimiz ve çevresindeki müslümanlar başlangıçta epeyce sıkıntı çekmişlerse de, Hicaz'ın büyük güçlerin kontrolü dışında yer alan bir bölgede olmasının, İslam dininin kısa sürede Arabistan'da yayılmasının ve büyük siyasi güçlerle temas etmeden önce müslümanların yeterli güce ulaşabilmesinin önünü açtığı görülecektir.